Asya Şen
tarafından - Nisan 2, 2020
435 görüntüleme

Yazıda “Sabahattin Ali‘nin Kürk Mantolu Madonna,”   romanı hakkında bilgiler, romanının özeti,  romanın konusu, ana fikri,  romanın kahramanları, romanın olay örgüsü,  romanın yazarı,  “Sabahattin Ali‘nin Kürk Mantolu Madonna” hakkında bilgiler “Sabahattin Ali‘nin Kürk Mantolu Madonna “   romanın şahıs kadrosu  yazarın diğer romanları, “Sabahattin Ali‘nin Kürk Mantolu Madonna “   adlı eserden alıntılar yer alır.  Eser hakkında yorumlar,  romanın anlatım tekniği, yazarın bakış açısı, romanın tekniği, romanın türü, çevrildiği diller, eserin basım yılı, basım hikâyesi, yazar ve eseri arasındaki, eserle yazarın biyografisi arasındaki alakalar incelenmiştir

 

ROMAN VE YAZAR HAKKINDA 

Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali‘nin en önemli romanıdır. Bu yazıda Kürk Mantolu Madonna’nın özeti, roman türü, konusu, Kürk Mantolu Madonna romanın hakkında bilgiler, eser ile devrin ve yazarın hayatı arasındaki alakalar, romandaki şahıslar, romanın bakış açısı ve tekniği vb sıralanmıştır.

 

Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali  tarafından  1943 yılında yayımlanmıştır. Eser  ilk olarak Hakikat gazetesinde 18 Aralık 1940-8 Şubat 1941 tarihleri arasında ve  " Büyük HİKÂYE" başlığı altında 48 bölüm olarak tefrika edilmiştir

 

Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna’yı 1940 yılında Yedek subay olarak  ikinci kez askerliğe alındığı  Eskişehir Büyükdere’ de görev yaparken  çadırda yazmış ve günü gününe gazeteye yetiştirmeye çalışmıştır.  Bilindiği kadarıyla bu romanını yazarken attan  düşmüş, sağ bileği çatlayınca, kolunu tenekede ısıtılan suya koyarak yazmaya devam etmiştir.

 

Kürk Mantolu Madonna,  Sabahattin Ali’nin 1907 de başlayıp, 1948 yılları arasındaki ömrüne sığdırdığı üç romanından konu, kurgu ve bütünlüğü bakımından ayakları yere en sağlam basan eseridir.Kürk Mantolu Madonna, cumhuriyetin ilk yıllarındaki (1930' lar) Torpili olamayanın iş bulamadığı Ankara’yı hicvettiği,  mahkemelerinin şiir okudu diye hapis cezaları verdiği, Türkiye’ye siyasal göndermelerle doludur. 

 

Romanda, insan, sevgi, aşk ve yalnızlık başlıca temalardır.  Kendine ve toplumuna karşı yabancılaşmak düşüncesi de önemli bir olgudur.  Raif Efendi’nin kendisine, ailesine ve topluma karşı yabancılaşmasında mizacının mağlubu olduğunu ve bu mizacın da edebiyatı, sanatı ve aşkı bir tutkuya dönüştürerek onda özel bir yabancılaşma yattığını söylemek mümkündür.

 

Eser Sabahattin Ali’yi sosyal romancı olgusunu kazandırmış, roman içerdiği konular ve yazarının siyasi kimliği nedeni ile yıllarca okunması yasak eserler arasında gösterilmiştir. Son zamanlarda ise esere konulan okuma yasağı kaldırılmış ve bu tarihten sonra da eser defalarca basıldığı gibi son yıllarda en çok okunan Türk romanları arasına girmiştir.

 

Roman, okunması yasak olduğu yıllarda çok okunduğu gibi, sonraki dönemlerde değişik yayınevleri tarafından defalarca basılmıştır.

 

ANLATIM TEKNİĞİ

 

Kürk Mantolu Madonna, iki farklı anlatıcının bakış açısıyla kaleme alınmıştır.  Bu anlatıcılar yoluyla yabancılaşma olgusuna birçok cepheden yaklaşılmış olur Kahraman-anlatıcı ve Raif Efendi'nin iç dünyasını ona ait bir hatıra defteri aracılığıyla dile getirir. Gözlemci bakış açısı ise Maria puder aracılığı ile olaylara diğer cephelerden bakmaktadır.

 

ROMAN TÜRÜ

İçerdiği temaları ile birlikte bireylerden hareketle toplumsal konulara değinen sosyal bir romandır.

 

ANAFİKRİ

 

Sabahattin Ali’nin sözü her şeyi açıklıyor: " Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!... Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahlûku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz?"

 

KARAKTERLER

  • Raif Efendi: Asıl kahramandır. Raif Efendi romanın genelinde kendi halinde, sessiz, sakin, ahlaklı ve sıkıntılı olduğu zamanlarda başkalarına belli etmeyen birisidir. Ancak bu sessizliğinin ardında bir kadına duyduğu sevda gizlidir.
  • Rasim: Raif Efendi'nin iş arkadaşı. Raif Efendi'nin gizemini çözmemizi sağlayan karakter.
  • Maria Puder: Yaşamın kıyısında kendi kendine debelenirken; aşkıyla içindeki tüm gizli güçleri sere serpe yaşamak isteyen; güçlü bir kadındır.Diğer bir tabirle "Kürk Mantolu MADONNA" dır.

 

ÖZETİ

 

Anlatıcı Ankara'da  yaşayan ve kendi halinde ve kendini  toplumdan dışlanmış hisseden bir tiptir. Raif Efendiy'i de girdiği bir işte tanımıştır. Raif Efendi içine kapanık, melankolik ve dış dünyaya uyum sağlayamamış, sessiz, gerekmedikçe konuşmayan ve insanlarla pek ilişkisi olmayan  bir insandır.  Anlatıcı onun bu halinin nedenini merak ederek Raif Efendiye sokulmaya başlar. Raif Efendi,   Almanya'da bulunduğu ve  Almancasıını iyi olduğu için şirketin tercüme işlerinde çalışmaktadır. Hayatı boyunca herkese boyun eğmiş, haksızlığa uğradığında karşı koyamamış, sevmediği bir kadınla evlenmiştir.  İşlerini eksiksiz yerine getirdiği halde patronu tarafından sık sık azarlanan, kendi hayatına kendi yön veremeyen  başkalarının istediği gibi hayatını sürdüren bir insandır. Raif Efendi hasta olduğu zaman işe gidemez . Böyle zamanlarda anlatıcı ona yardım ettiğinden  ev halkından birisi gibi olmuş,  eşi ve kızları dahil ona daha yakın biri olmuştur. Bir gün Raif Efendi çok hasta olmuş, hastalık ilerlemiş genç yaşında ölüm döşeğine düşmüştür. Bu sırada anlatıcı Raif Efendinin not defterine ulaşır. Bundan sonra da hikayeyi Raif Efendinin yazdıklarından öğrenmeye başlarız.

 

Raif Efendi, Havran'da doğup büyümüş, 20'li yaşlarında babasının isteğiyle  gittiği Berlin'de, sabun imalathanelerinde işin inceliklerini öğrenip, babasının sabun imalathanelerindeki işleri geliştirecektir. Berlin'de  gündüzleri şehri gezmekte , akşamlara da sabaha kadar kitap okumaktadır.  Bir süre bir fabrikada işe girer. Bir hafta sonu  gittiği bir resim galerisinde  Kürk Mantolu Madonna adlı tabloya adeta vurulur.  Bir sanatçının otoportresi  olan bu resme platonik olarak aşık olur. Bu tablo onda önceden hiç hissetmediği duygular uyandırmıştır.  Raif Efendi bu portrenin, Andrea Del Sarto tarafından yapılmış "Madonna delle Arpie" isimli tablodaki Madonna'nın portresine benzediğini düşünmüştür.

 

Artık fırsat buldukça bu tabloyu görmeye giitmekte  fakat başka gözlerin onu takip ettiğini farketmemektedir.  Bu tabloyu seyretme seansınlarından birinde bir kadın onun yanına gelir. Bu kadın, tablonun sahibi olan sanatçı Maria Puder'dir. Maria, Raif'in bu  tabloya olan hayranlığının farkındadır. Raif ise başta onun kendisiyle alay eden biri olduğunu düşünür. Tablonun sahibi ile konuştuğunu öğrenince ise dünyası bir daha geri dönüşü olmayacak şekilde değişir.  Utangaç ve bu yaşına kadar hiçbir insana açılamamış olan Raif Bey, Madonnası ile tanışmıştır. Bu kadının adı Maria Puder'dir. Küçük yaşta babasız kalmış ve annesi ile birlikte yaşamakta,  hiçbir erkeğe güvenmemiş, dost olarak dahi sevememiş bir kadındır. .

 

Maria Puder, Kürk Mantolu Madonna tablosunda kendini resmetmiştir.  Geceleri Atlantik adlı kabarede şarkıcılık yapan, hafif erkeksi ama çekici bir kadındır. Erkeklerden nefret etmesine rağmen gün geçtikçe Raif Efendiye ısınmaya başlamıştır.

 

Maria,  bir erkek gibi özgür yetiştiğini, canı ne isterse onu yaptığını anlatır. Raif'i de çok sesiz ve narin bulduğunu  söylemiştir. Raif Maria'yı çok sevmekte, fakat Maria'nın kendisine olan hislerinden emin olamamaktadır.  İkisi de rüya gibi günler geçirirmektedirler.  Ama bir gün Maria hastalanıp hastaneye kaldırıldığında kendisiyle ilgilenebilecek bir tek Raif Efendi'nin olduğunu fark etmiştir.  Raif Efendi gece hastaneye alınmamasına rağmen sabaha kadar dışarıda  ve soğuktan titreyerek onu bekler.  Maria Puder hastaneden çıktıktan sonra bile Raif Efendi onun yanında ayrılmamıştır.  Her gün kadının evine gidip ona yardım etmektedir. Bir süre sonra kadın hislerini açıkladığı sırada Raif, babasının öldüğünü öğrenmiş ve Ankara'ya dönmek zorunda kalmıştır. Raif Efendi ayrılmadan önce onu ne kadar sevdiğini şu sözlerle belirtir kadın: "Şimdi ben gidiyorum, fakat ne zaman çağırırsan gelirim." Raif Efendi Türkiye'ye döner. Maria Puder'de  annesinin yanına Prag'a gitmiştir.

 

Maria ile mektuplaşmaya devam edecektir.  Raif Efendi Türkiye:ye geldikten sonra Maria da annesiyle tekrar Berlin'e döner. Raif Efendi  bir düzen kurmaya başlamış ve Maria'yla mektuplaşmaya devam etmektedir. Maria ise Raif Efendi:ye bir sürprizi olduğunu, ancak bunu Ankara'da söyleyeceğini  yazmaktadır. Fakat bir kaç mektuptan sonra, Maria'nın mektupları kesilir. Aradan yıllar geçer ama Maria'dan bir haber gelmez. Ümitsizliğe kapılan Raif Efendi evlenir ve aile kurar.

 

Raif bunu hayra yormaz ve Maria'nın kendisinden sıkıldığını, vazgeçtiğini düşünür. Raif, sevmediği bir kadınla evlenmiş, evde gördüğü muamele onun içine kapanıklığını  daha da bir arttırmış ve sıkıldıkça akşamları dolşamaya başlamıştır.  Maria’nın mektupların kesilmesinden on yıl sonra sokakta iki kişiyle karşılaşır. Bunlardan biri Berlin'deki pansiyonun sahibi Frau van Tiedemann'dır.  Raif Efendi  o adamdan Maria'nın hamile olduğunu, bunu kendisine söylemediğini ve doğum sırasında öldüğünü öğrenmiştir. Hatta o adamın yanındaki çocuk da Maria'nın ve kendisinin çocuğudur. Ancak Frau von Tiedemann kızı da alır ve trene binerek Bağdat'a doğru hareket eder.

Yaşlanıp ölümünün yaklaştığını anladığında, bu güzel günleri kaydettiği defterinin yakılmasını genç iş arkadaşından rica eder. Genç iş arkadaşı da Raif Efendi ile ilgili bu gizemi çözmek ve onu daha yakından tanıyabilmek için defteri okur.

Yayınlanan: Eğitim, Eğlence
Bunu beğenen ilk kişi ol.