Beğeniler
Eylül Romanı Özeti
Mehmet Rauf’un tek romanı olan “Eylül” edebiyatımızdaki ilk psikolojik romandır. Eylül’de kişiler az, olay basittir ama yazar ruhsal çözümlemelerde oldukça başarılıdır.
Romanın Özeti:
Süreyya, karısı Suat’la birlikte babasının evinde kalmaktadır. Süreyya’nın kız kardeşiyle onun eşi de onlarla birlikte yaşamaktadır. Süreyya baba evinde kalmaktan, evin uzak bir yerde olmasının da etkisiyle sıkılmakta, Boğaz’da veya Adalarda oturmayı; sandallı, kotralı bir deniz yaşamı sürmeyi istemektedir. Süreyya karısı Suat’la beş yıllık evlidirler. Suat, kocasının bu hayalini gerçekleştirmek umuduyla gizlice babasına mektup yazar ve para ister, babası da yazlık evin kira bedeli olan kırk lirayı kızına gönderir. Suat durumu kocası Süreyya’ya açar ve çok sevinirler. Süreyya Bey ve Suat Hanım Boğaz içinde küçük bir yalı tutarlar ve oraya taşınırlar.
Yalıya Süreyya’nın halasının oğlu olan Necip’i de sık sık davet ederler. Necip Suat’ı pek çok yönden taktir etmekte, beğenmektedir. Zamanla bu taktir ve beğeni duygulan sevgiye dönüşür. Süreyya sık sık denize çıkmakta, günlerinin çoğunu denizde geçirmektedir. Bu yüzden Suat’la Necip yalıda yalnız kalmaktadır, içten içe Suat da Necip’i sevmektedir ama her ikisi de Süreyya’yı çiğneyemediği için fazla ileri gidememektedir, vicdanları bunu engellemektedir. Bu yüzden birbirlerine olan aşklarını söyleyemezler. Etrafta Suat’la Necip arasındaki duygusal ilişkinin dedikodusu yayılmıştır, bunu Süreyya da duyar ama buna ihtimal vermediği için fazla üzerine gitmez.
Necip bu söylentilerden dolayı yalıya seyrek gitmeye başlar, bir süre sonra “tifo”ya yakalanır. Hastalığın tehlikeli dönemi geçince Süreyya ile Suat, Necip’i ziyaret eder.
Necip, Suat’a olan aşkından dolayı yalıya gidip geldiği günlerde Suat’ın eldiveninin tekini almış yastığının altında saklamaktadır. Bu hasta ziyareti sırasında eldiven yastığın altında bulunur. Böylece Suat, Necip’in de kendisini sevdiğini anlamıştır ama bunu diğerleri de hisseder.
Necip iyileşince yazın kalan vakitlerini Süreyya’nın yalısında geçirmeye mecbur edilir. Artık Necip’le Suat birbirlerine açılabilmiş aşk yaşamaktadırlar.
Süreyya yalıyı çok sevmiştir, karısına kışı da burada geçirelim demiştir ama ne olduysa birden tekrar babasının konağına dönme kararı alır ve dönerler. Bir “eylül” ayında konakta yangın çıkar. Herkes kaçar ama Suat’ın içerde kaldığı fark edilir. Kocası Süreyya bağırıp çağırsa da yanan konağa giremez. Necip hiç tereddüt etmeden alevlere dalıp Suat’ı kurtarmaya çalışır. Bu sırada yanan tavan çöker ve Necip ve Suat yanarak can verir.
Bunu beğenen ilk kişi ol.
Aşk-ı Memnu Roman Özeti
“Aşk-ı Memnu” da Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası gibi edebiyatımızdaki ilk realist romanlardan biridir. Bu eser Halit Ziya’nın en başarılı romanı sayılmaktadır.
Romanda II. Abdülhamit’in baskıcı yönetiminden dolayı toplumsal sorunlara değinilmemiş; bunun yerine yaşamlarında aşktan başka dertleri olmayan, varlıklı, hazır yiyen, Batılı yaşam biçimine düşkün kişilerin aşk serüvenleri anlatılmıştır. Roman kahramanları içinde bulundukları çevrede başarılı bir şekilde tahlil edilmiştir. Eşyanın yani dış dünyanın tasviri gerçekçi ve canlıdır.
Romanın yapısı, ruhsal çözümlemelerdeki ustalık gibi özellikler yönüyle Halit Ziya’nın Fransız romanından etkilendiği anlaşılmaktadır. Romandaki dil oldukça kuvvetlidir. Aşk-ı Memnu “Yasak Aşk” anlamına gelmektedir. Bundan anlaşılacağı gibi romanda uygunsuz bir aşk anlatılmaktadır.
Romanın Özeti:
Eğlence düşkünü, genç ve güzel görünme heveslisi, lüks yaşamayı seven (hatta başkalarının aşk tekliflerine kapılıp durduğu için kocasının ölümüne sebep olan) Firdevs Hanım kocasının ölümünden sonra “Peyker” ve “Bihter” adlarındaki iki kızıyla yaşamaktadır.
Adnan Bey ise henüz ergenlik çağında olan kızı Nihal ve genç ve yakışıklı yeğeni “Behlül” ile birlikte yaşamaktadır. Adnan Bey varlıklı, kültürlü, kibar bir beyefendidir. Hanımı ise bir hastalıktan kurtarılamayıp ölmüştür.
Bir gün Firdevs Hanım ve iki kızı Bihter ve Peyker’le sandal gezintisi yaparken Adnan Bey hasbelkader, sandalıyla bunların çok yakınından geçer ve Firdevs Hanımın genç ve güzel olan küçük kızı Bihter’i görür ve çok beğenir. Firdevs Hanımdan küçük kızını ister, o ve kızı Bihter de lüks içinde ve rahat bir yaşam sürmek düşüncesiyle aralarındaki yaş farkına rağmen bu teklifi kabul ederler. Yaş farkı olmasına rağmen önceleri iyi bir evlilik yaşarlar ancak zamanla Adnan Bey yaşlı olduğundan Bihter’in gezmek, eğlenmek gibi ihtiyaçlarını tam karşılayamaz. Adnan Bey’in yalısında onlarla birlikte kalan Behlül çok çapkın biridir. Pek çok kadının gönlünü kazanmasını bilmiştir. Bu delikanlı, yengesi (Adnan Bey’in karısı) Bihter’le ilgilenmeye başlar. Az zamanda Bihter’le Behlül arasında yasak aşk (Aşk-ı Memnu) başlar, sık sık birlikte olmaktadırlar. Bunu fark eden Firdevs Hanım (annesi olmasına rağmen) Behlül’ü Bihter’den kıskanmaktadır. Bu yüzden Adnan Bey’in kızı Nihal ile Behlül’ü evlendirme fikrini ortaya atar. Bu fikri zaten Bihter’den sıkılmaya başlayan Behlül kabul eder. Nihal, Behlül ile Bihter arasındaki ilişkiyi daha önceden fark etmiştir; ancak nişanlanmayı kabul eder. Bu yasak aşkı evdeki uşak Habeş Beşir de bilmektedir; Haber Beşir gizliden gizliye Nihal’e aşıktır.
Nihal bir gün Behlül ile Bihter’in gizli gizli konuştuklarını dinler, bu nedenle sinir krizine girer, bayılıp düşer. Kızının bayılma sebebine şaşıran Adnan Bey’e Habeş Beşir her şeyi anlatır.
Olaylar bu noktaya gelince Bihter kendi kalbine bir kurşun sıkarak intihar eder, Behlül utancından onları terk eder. Artık Adnan Bey kızı için kızı Adnan Bey için yaşamaya başlar. Baba kız yalnız kalır, olup biteni unutmak ve avunmak için Ada’ya taşınırlar.
Bunu beğenen ilk kişi ol.
Araba Sevdası Roman Özeti
Recaizade Mahmut Ekrem’in yazdığı bu roman, edebiyatımızdaki ilk realist romanlardan biridir. Romanda alafranga yaşama özenen, mirasyedi bir paşa çocuğunun içine düştüğü gülünç durumlar işlenir.
Romanın Özeti:
Bihruz Bey, bir Osmanlı paşasının, evde özel öğretmenlerle yetiştirilmiş, buna rağmen eğitimi öğretimi yetersiz, alafranga yaşama meraklısı, 23-24 yaşlarındaki oğludur. Yarım yamalak Fransızca bilir, alafranga kahve ve gazinolara gider, kıyafetlerini Avrupa mallarının satıldığı mağazalardan alır. Şık, pahalı ve Avrupa malı fayton arabasıyla eğlence yerlerini dolaşmak onda tutku haline gelmiştir.
Babası ölünce saf annesiyle Bihruz Bey’e yüklü miktarda miras kalır. Bihruz Bey bu serveti çar çur etmektedir. Çamlıca tepesine arabasıyla yaptığı gezilerden birinde kendi arabası gibi güzel bir arabada sarışın, güzel, kibar bir hanım görür. Onun iyi bir aile kızı olduğunu zanneder. S Halbuki “Periveş” adındaki bu kadın bir sokak yosmasıdır. O, Periveş’e tek görüşte sırılsıklam aşık olmuştur. Günün her saatinde onu düşünmektedir. Ona vermek üzere özene bezene bir mektup yazar. Sonraki hafta Periveş’i Çamlıca’da yine görür, bir yolunu bulup mektubu ona verir ama konuşmaya cesaret edemez. Sonra bir daha onu göremez; oysa onunla konuşmak, mektubuna cevap almak, en azından yüzünü görmek istemektedir. Periveş’i bir daha göremeyen Bihruz Bey’in iştahı kesilir ve Bihruz Bey zayıf düşer. Bu kara sevdadan dolayı çok sevdiği annesine bile ilgi göstermez.
Eskiden arada bir gittiği kaleme artık hiç gitmemektedir. Kalemdeki memur arkadaşı olan Keşfi Bey onun bu kara sevdasından haberdardır. Keşfi Bey aynı zamanda yalancılığıyla meşhurdur. Keşfi Bey, Bihruz Bey’e Periveş’i ve ailesini tanıdığını, Periveş’in öldüğünü, birde ablası olduğunu anlatır. Bihruz Bey, Keşfi Bey’in anlattıklarına inanır, o gece uyuyamaz, hasta olur. Sevgilisinin öldüğüne inanan Bihruz Bey onun mezarını bulmayı kafasına koyar. Bir gün Şehzadebaşı’nda Periveş’le karşılaşır; ancak onun Periveş’in ablası olduğunu sanarak Periveş’in mezarını sorar. Bu duruma kadın kahkahalarla güler, kendisinin Periveş olduğunu ve kendinin nasıl bir kadın olduğunu anlatır. Neye uğradığını ve ne yapacağını bilemeyen Bihruz Bey, yanından uzaklaşmakta olan Periveş’in peşine takılır; ancak peşini bırakması için Periveş tarafından azarlanınca aklı başına gelir.
Bunu beğenen ilk kişi ol.
Romeo ve Juliet Oyun Özeti
İngiliz sanatçı William Shakespeare tarafından yazılmıştır. Yazarın en iyi bilinen oyunlarından biri olan Romeo ve Juliet sinemaya da uyarlanmıştır.
Oyunun Özeti
Romeo ve Juliet birbirine kan davası olan iki ailenin çocuklarıdır. Ailelerinin asla kabul edemeyeceği bir şey yapmışlar ve birbirlerine âşık olmuşlardır. Ailelerinin arasındaki düşmanlık yetmiyormuş gibi, rastlantılar her zaman bu genç âşıklara kötü oyunlar oynar.
Rahip Lawence, düşman ailelerin zamanla barışacaklarını umarak, Romeo ve Metin gizlice nikâhlarını kıyar. Ancak beklenen barış gerçekleşmeden talihsizlik onları bulur. Romeo salt bir rastlantı sonucu tanık olduğu bir kavgada istemeyerek birini öldürünce Verona’dan bir diğer kente sürülür. Juliet ise ailesinin zoruyla Paris adlı bir delikanlıyla evlendireceği için zekice bir plan yapar. Düğünden bir gece önce, kendisini kırk iki saat süreyle sanki ölmüş gibi uyutacak bir ilaç içer. Ailesi onu öldü sanarak aile mezarlığına koyacak, bu sırada rahip bir haberci gönderip durumu Romeo’ya bildirecek, Romeo da Verona’ya gizlice geri dönecek ve Juliet’i alıp kaçıracaktır. Bu plan gerçekten kusursuzdur. Ne var ki rahibin habercisi, bir veba salgınından ötürü karantinaya alınıp bir eve kapatılır, Juliet’in ölmediği haberini Romeo’ya iletemez. Verona’ya gelen Romeo ise öldü sandığı Juliet’in mezarı başında intihar eder. Juliet iki dakika önce uyansa ya da Rahip Lawrence mezara bir iki dakika daha önce gelse, mutlu sona kavuşulacakken; kader, son oyununda genç sevdalılara acımamıştır.
Bunu beğenen ilk kişi ol.
Mai ve Siyah Roman Özeti
Ağır ve anlaşılması zor bir dili olan “Mai ve Siyah” tatlı hayallerle acı gerçeklerin sergilendiği bir romandır. İlk olarak 1896 yılında Servet-i Fünun dergisinde resimli olarak yayımlanmıştır. Dilde sadeleşme önem kazanınca yazarı Halit Ziya Uşaklıgil tarafından sadeleştirilmiştir. Çevre tasvirleri ve insan tahlillerinde başarılı bir eserdir.
Romanın Özeti:
Ahmet Cemil Mülkiye Mektebi son sınıfa geçtiği yıl babasını kaybeder. Evin, annesinin ve kız kardeşinin tüm yükü ona kalır. Bu yüzden tüm hayalleri suya düşer; çünkü o tüm çalışmalarını şiir üzerinde toplamayı, edebiyatımıza yön, yöntem vermeyi istemektedir. Babasının ölümü bu düşüncelerini sekteye uğratmıştır. İyi derecede Fransızcası olan Ahmet Cemil evin geçimini sağlayabilmek için kitap tercümeleri yapar, zengin ailelerin çekilmez, şımarık çocuklarına özel dersler verir.
Edebiyata olan ilgisinden dolayı arkadaşları ona, roman çevirmeni aramakta olan “Mir’at-ı Şuun” gazetesine girmesini önerirler. Gazetede işe giren Ahmet Cemil aynı zamanda okulunu da bitirir. Gazetecilik çevrelerince de görüşleriyle tanınan, sevilen biri olmuştur.
Ahmet Cemil’in iki arzusu vardır. Biri kardeşi İkbal’i iyi biriyle evlendirip ona mutlu bir yuva kurmak; diğeri de arkadaşının kız kardeşi Lamia ile evlenmek. O, Lamia’yı sevmektedir ama bundan kimsenin haberi yoktur.
Ahmet Cemil’in bir başka düşüncesi de yıllardır üstünde çalıştığı eserini tamamlayıp ün ve para kazanmaktır.
Çalıştığı gazetenin patronu ölünce yerine oğlu Vehbi Efendi geçer. Bu adam Ahmet Cemil’in kardeşi Lamia ile evlenir. İçkici, kaba ve bencil biri olan Vehbi Efendi, İkbal’e mutlu bir hayat sunmak şöyle dursun onun hayatını karartır. İkbal hamile olduğu halde kocası tarafından fena halde dövülünce çocuğunu düşürür. Hastalanan İkbal gösterilen ilgiye rağmen kurtarılamaz, ölür.
Ahmet Cemil Vehbi Efendi tarafından işten çıkarılır. Ahmet Cemil maddi durumunu düzelttikten sonra Lamia ile evleneceği hayalini kurmaktadır ama Lamia’nın abisi Ahmet Cemil’e kardeşini bir kurmay subayla nişanladıklarını söyler.
Kardeşi ölen, sevdiği kız başkasına verilen Ahmet Cemil’in üzerinde çalıştığı edebi eser kimi yazarlar tarafından acımasızca, olumsuz eleştirilince, umut bağladığı bu eserini parçalar ve sobada yakar. Artık onun için sadece annesi vardır.
İstanbul’u terk etmeye karar verir, bir kaymakamlık göreviyle siyah bir gecede vapurla İstanbul’dan ayrılır. Yıldızlı, mai bir gecede kurulan tüm hayaller, siyah ve yıldızsız bir gecede böyle biter.
Bunu beğenen ilk kişi ol.
Suç ve Ceza Roman Özeti
Dostoyevski’nin en önemli romanlarından biri olarak gösterilmektedir. Dostoyevski’nin Sibirya’da cezaevinden döndükten sonra yazdığı roman, yazarın en uzun ikinci romanı olma özelliği taşır. Bununla birlikte yazarın olgunluk döneminin ilk büyük romanıdır.
Romanın Özeti:
Raskolnikov, Petesburg’da öğrenim görmekte olan bir öğrencidir. Parasızlık ve fakirlik onu sıkmaktadır. Bu yüzden dul bir rehinci kadınla onun üvey kardeşini öldürüp onların mücevherlerini almayı planlar. Kusursuz olan cinayet planını uygulayıp hedefine ulaşır. Mücevherleri bir kayanın dibine saklar.
Raskolnikov odasına döner. Az sonra polis gelir. Raskolnikov polisin olayı anladığını kendisini tutuklamaya geldiğini sanır. Oysa polisi uzun zamandır kirayı alamayan ev sahibi göndermiştir. Önce korkup sonra sevinen Raskolnikov bayılır. Polis Raskolnikov’un bu tepkilerinden kuşkulanır ve onu sorguya çeker; ama bir sonuç alamaz.
Raskolnikov’un kız kardeşi, Raskolnikov’un eğitim masraflarını temin edebilmek için Luzin adlı biriyle evlenmeyi düşünür. Raskolnikov bu adamı hiç sevmez, ona soğuk davranır. Luzin öfkeyle çıkar gider.
Bir gün bir dedektif Raskolnikov’u cinayetle ilgili sorgular; ama şüpheleri Raskolnikov’un üstüne çekecek bir kanıt bulamaz.
Raskolnikov’un arkadaşları da cinayetle ilgili ondan şüphelenmektedir. Bunu arkadaşlarıyla katıldığı bir partide belli ederler. Raskolnikov partiden evine döndüğünde eve annesiyle kız kardeşi Dunia’nın geldiğini görür. Raskolkikov, annesiyle kız kardeşi Dunia’yı arkadaşı Razmuhin’e bırakır. Razmuhin Dunia’yı görür görmez ondan hoşlanır.
Raskolnikov annesine ve Dunia’ya Luzin’in işe yaramaz biri olduğunu söyler ve onları etkiler. Bu yüzden Luzin evden gönderilir. Dunia, kalbindeki Luzin’den boşalan yeri Razmuhin ile doldurur.
Bir zamanlar Dunia Svidrgailov’un çocuklarına bakıcılık yapmıştır. Karısı,çocukların bakımını yapan Dunia’ya çok sıkıntı çektirmiştir. Dunia onlardan ayrıldıktan sonra karısı ölen Sividrgailov karısının Dunia’ya çektirdiği sıkıntılardan dolayı ona para vermek üzere Raskolnikov’lara gelir.
Raskolnikov, fahişe bir kız olan Sonia’nın yanına gider. Beraber İncil okurlar. Raskolnikov, Sonia’ nın dine olan bağlılığından çok etkilenir. Onu beğenmeye başlar. Sonia ile Raskolnikov’un birlikte kaldıkları odanın bitişiğini de Sividrgailov kiralamıştır. Raskolnikov Sonia’ya işlemiş olduğu cinayeti anlatır. Bitişikte kalan Svidrgailov her şeyi duyar.
Svidrgailov, Raskolnikov’un kız kardeşi Dunia’yla evlenmek ister. Öğrendiği bu sırrı da koz olarak kullanır. Kızı bu konuda ikna edemeyince ona bolca para bırakıp intihar eder.
Raskolnikov annesinin, Dunia’nın ve Sonia’nın sevgisinden emin olur. Onların da desteğiyle polise suçunu itiraf eder. Mahkeme onu sekiz yıl Sibirya’ya sürgüne gönderir. Sonia Raskolnikov’a olan sevgisinden dolayı onun sürgün edildiği yerin yakınına taşınır. Bütün mahkumlara iyiliği dokunur. Raskolnikov, Sonia’nın desteğiyle yeniden dünya’ya gelmiş gibidir.
Bunu beğenen ilk kişi ol.
Açlık Roman Özeti
Norveçli büyük romancı Knut Hamsun’un kişiliğini ve ününü oluşturan en büyük romanı Açlık’tır. Yazarına 1920 yılında Nobel edebiyat ödülünü kazandıran bu eserde Ünlü bir yazar olma sevdasıyla yanıp tutuşurken, bir yandan da açlıkla pençeleşen bir gencin, gerçekten duygulandırıcı öyküsü anlatılır.
Romanın Özeti:
Andreas, ideali olan yazarlıktan yaşadığı zorluklara karşın vazgeçmeyen yoksul bir gençtir. Kiralık odalarda, yazları çoğu zaman parklarda kalır. Gazetelerde arada bir yayımlanan yazılarından aldığı ücretten başka geliri yoktur. İş bulmak için başvurduğu yerlerden geri çevrilir. Sokaklardaki hayat yazarlığı için ona zengin bir malzeme sunar. Ayrıca hayal gücü de çok geniştir. Sık sık aç kalma tehlikesi yaşar, kaldığı odanın kirasını ödeyemeyecek duruma düşer. Üstündeki eski püskü giysilerini satmak zorunda kaldığı bile olur. Yine zor bir dönem geçirmektedir. Geceleri ahırdan bozma bir imalathanede kalıyordur. Parası tükenmiştir. Açlıktan yerde bulduğu bir portakal kabuğunu kemirir. Gururu bırakıp dilense de bir şey elde edemez. Kendisine acıyan bir arkadaşı imdadına yetişerek ona bir miktar para verir. Bir hafta sonra açlık günleri yeniden başlar. Benzer sahneler yaşanır. Kaldığı odadan kovulur. Kasaptan köpekleri için istediği kemikleri kemirir. Yazmaya mecali kalmaz. Rıhtıma gider, İngiltere’ye hareket edecek bir gemiye tayfa olarak yazılır ve yazarlık hayallerini bırakarak İngiltere’ye doğru yol alır.
Bunu beğenen ilk kişi ol.
Madame Bovary Roman Özeti
Madame Bovary adlı bu eser romantizmin çöküşünü, realizmin başlangıcını hazırlamıştır; bu yüzden eser realizmin ilk eseri kabul edilir. Eserde şöhret düşkünü bir kadının yaşadığı aşkların kendi sonunu nasıl hazırladığı anlatılmıştır.
Romanın Özeti:
Charles Bovary daha tıp öğrencisiyken kendisinden büyük bir beyanla evlenmiştir. Doktorluğa başladıktan sonra bir çiftçinin evine hasta bakmaya gider. Orada çiftçinin
kızı Emma’yı görür, beğenir. “Emma”, küçük yaşta manastıra verilmiş, eğitimini orada tamamlamıştır; güzel, romantik, okuduğu romanların etkisiyle hayalperest biridir.
Charles, Emma’yı görebilmek için Emma’nın babasının bacağı kırık olmasını bahane ederek sık sık Emma’lara gider. Doktorun kendi karısı bu durumdan rahatsız olur, yaptıkları şiddetli kavgalar neticesinde eski bir hastalığı nükseder ve ölür.
Charles, Emma’ya olan ilgisinden dolayı karısının ölümüne üzülmez. Emma’nın sevimliliği ve cazibesi karşısında erimektedir. Sonunda evlenirler.
Emma, çocukluğunda okuduğu aşk romanlarında ki gördüklerini kendi evliliğinde göremediği için yani gerçek ile kitaplardakilerin farklı olmasından dolayı hayal kırıklığına uğramıştır. Kocası zamanının çoğunu haplar ve şuruplarla geçiren biridir. Emma ise ateşli bir aşık aramaktadır.
Charles bir gün bir asilzadeyi tedavi eder. Bu adam şatosunda vereceği baloya Charles ve Emma’yı da davet eder. O gece erkekler Emma’ya iltifatlar yağdırır. Emma bir düzineden fazla kavalyeyle dans eder.
Emma, kocasının imkanlarıyla bu asilzadenin imkanları arasındaki farkı görür, kocasından nefret etmeye başlar. Adamcağız karısına kendini beğendirmek için ne yapsa yaranamaz.
Emma günlerini pencere önlerinde oturup Paris hayalleri kurmakla geçirmeye başlar, hastalanıp yatağa düşer.
Kocası çevre değişikliğinin Emma’ya iyi geleceğini düşünür. Yonville’e taşınırlar, orada Emma’nın bir kızı olur. Kızı bir kasabadaki süt nineye verirler. Emma sık sık oraya gider gelir. Bu gidiş gelişlerden birinde kasabada Leon adlı biri ile tanışır. Leon, kadının cazibesinden ve sevimliliğinden etkilenir.Onu evine götürür. Emma, Leon’u romantik bulur, aradığı erkeğin böyle olmasını istemektedir. Aralarındaki ilişki aşka dönüşür. Fakat Emma, Leon ile birlikte olmaktan kaçınır.
Leon bu sonu olmayacak olan aşktan bıkar, Paris’e hukuk eğitimini tamamlamaya gider. Emma buna çok üzülür.
Bir süre sonra kasabaya Radolphe adında biri taşınır. Radolphe kahyasını kan aldırmak için Charles’in evine götürür. Orada Emma’yı gören Radolphe onunla hoş vakit geçirebileceğini fark eder. Ona kur yapmaya başlar.
Emma, ona teslim olmakla ahlak dışı bir davranış yapmış olacağını düşünür ama sonra aşk gibi romantik ve güzel bir şeyin günah sayılmayacağına inanmaya başlar.Emma Radolphe ile yattığı için önce suçluluk duyar ama sonra okuduğu romanlardaki aşklara benzer şeyler yaşadığını düşünüp rahatlar. Bir süre böyle devam ederler. Radolphe’yi kaybetmek istemeyen Emma onu kaçmaya ikna eder. Ama adam sözünde durmaz bir mektupla vazgeçtiğini bildirir. Oysa Emma ona kendini daha çok beğendirmek için pahalı ve çeşitli elbiseler almış ve borca girmiştir.
Radolphe tarafından terk edilmek Emma’yı yıkar. Bu nedenle Emma yatağa düşer. Biraz iyileşip ayağa kalkınca tiyatroya gider, orada tekrar Leon ile karşılaşır. Eski aşk yeniden başlar. Önceki birlikteliklerinde Leon’la olmayan Emma bu kez Leon’un isteklerine cevap verir.
Bu arada Emma’nın kocası Charles’in işleri kötüleşir, borca gömülür. Emma’nın da kocasından gizlediği birçok borcu vardır. Emma bu borcu ödemezse kocasının malları haciz edilecektir. Emma, Leon’dan ve eski
aşkı Radolphe’tan yardım göremez, haciz ilanları da kasaba sokaklarına asılınca eczaneden aldığı arsenikle intihar eder.
Charles karısının ölümüne çok ama çok üzülür. Emma’ya aşıklarından gelmiş olan mektupları bulunca gerçeği anlar. Bütün bunlara ödenemeyecek kadar çok olan borçlar da eklenince yaşama gücünü kaybeder, bir süre sonra ölür. Küçük kızına sadece 12 Frank miras kalır.
Bunu beğenen ilk kişi ol.
Gazap Üzümleri Roman Özeti
Amerika’nın ekonomik düzenini yeren, toplumsal içerikli bir eser olan Gazap Üzümleri, John Steinbeck’in başyapıtı olarak değerlendirilmektedir. Üslubu ve yapısı çok sağlam temeller üzerine oturtulmuş olan eserin güçlü bir dili, sürükleyici bir anlatımı vardır.
Romanın Özeti:
Oklahoma’da köylüler çok zor durumdadır. Ekonomik nedenlerden dolayı hep pamuk yetiştirmek zorunda kalan çiftçilerin toprak sahipleriyle ortak olan arazileri çoraklaşır, verimden düşer. Bu yüzden işçi konumundaki çiftçiler toprak sahipleri tarafından çiftliklerden çıkarılır. Bu durumun belli başlı sebepleri olumsuz hava şartları, toprak bankalarının yanlış tutumları ve tarımdaki makineleşmedir. Bazı çiftçiler gönüllü, bazıları gönülsüz arazileri terk ederler ve Kaliforniya’nın verimli arazilerine doğru yol alırlar. Bu yolculuğa çıkan herkes fakirlikten kurtulmayı umut etmektedir.
Tom Joad ve ailesi de bu yolculuğa çıkanlardandır. Töm Joad dört yıl önce kendisini korumaya çalışırken birisini öldürmüş, bu yüzden 7 yıl hapis cezasına çarptırılmış ama 4 yıl hapis yattıktan sonra şartlı salıverilmiştir. Tom hemen Oklahoma’ya gelmiş, gelirken de Jim Casy’yi de getirmiştir. Fazla kalmadan Kaliforniya yolculuğuna çıkarlar. Bu yolculuğu Tom’un küçük kardeşi Al’ın bulduğu çok eski taka bir kamyonla yaparlar.
Yolculuk boyunca hep olumsuzluklar yaşarlar. Daha yolculuğun ilk gününde büyükbabanın kalbi duruverir. Bu yetmiyormuş gibi önceden Kaliforniya’ya gidip oraların da durumunun iyi olmadığını gördükleri için geri dönenleri görürler buna rağmen yolculuktan vazgeçmezler. Sonraki günlerde Tom’un zeka özürlü kardeşi Noah gizlice kaçar, çölden geçerlerken büyükanne de ölür. Ne yazık ki yaşadıkları bunlarla kalmaz. Bu çetin yolculuktan sonra göçmen kampına varırlar. Halk bu göçmenleri burada istememekte, sürekli sorun çıkarmaktadır. Burada da işsizlik vardır, kimse iş bulamamaktadır. Bir gün kampa biri gelir ve başka bir bölgede elma toplamak için adam aradığını, iş isteyenlerin adını yazdırması gerektiğini söyler. Kampın önde gelenleri bu adamın kimliğini sorar, aralarında tartışma çıkar. Polis tartışma çıkaran kampçıları tutuklar. Tartışmaya Tom da karışmıştır ama kaçar, yerine Jim Casy teslim olur.
Joadlar bu kampta daha fazla kalamaz ve geçici tarım işçilerinin bulunduğu hükümet kampına giderler. Halk göçmenlere burada da tepkilidir. Burada da işsizlik çeken Joadlar burayı da terk eder. Bir çiftlikte şeftali toplama işi bulurlar. Hepsi çalışır ama kazandıkları boğazlarına zor yeter. Bu haksızlığa karşı çıkarlar ve haklarını ararlar. Hak arayanların başında Jim Casy de vardır. Polisle aralarında çatışma çıkar ve Jim ölür. Tom kendisi başından yaralanır ama birde polis yaralar. Zaten şartlı salıverilmiş olan Tom artık hep çadırda saklanır. Bu olanlardan dolayı patronlar işçilerin ücretini daha da azaltır. Joadlar da bu yüzden oradan ayrılır. Dönüş yolculuğunda başka bir grupla birlikte pamuk toplama işi bulurlar, işçilerin hakkının sürekli yenmesinden dolayı Tom da ölen Jim Casy gibi hak arayanların başına geçmeye karar verip onlardan ayrılır. Ayrılmasının bir sebebi de küçük kardeşinin, kamptakilere Tom’un geçmişinden söz etmesidir. Eğer Tom oradan kaçmazsa polis tarafından tutuklanıp hapse atılacaktır.
Sonbahar gelince su taşkınları olur ve kamptakiler perişan olur. Tom’un hamile olan kardeşi Rose bu olumsuzluklardan dolayı bebeğini ölü doğurur. Kamyonları kullanılamaz hale gelen Joadlar bu kampta da daha fazla kalmak istemez ve yaya olarak oradan da ayrılır. Yolda ambar gibi bir yerde barınan bir baba ile oğula rastlarlar. Adam açlıktan ölmek üzeredir. Bebeği öldüğü için emziremeyen Rose, memelerinden süt sağar ve ölmek üzere olan adama içirerek onu kurtarır.
Bunu beğenen ilk kişi ol.
Notre Dame’ın Kamburu Roman Özeti
Romantik bir yapıt olan “Nötre Dame’ın Kamburu” Victor Hugo zamanında ilk örnekleri verilmeye başlanan tarihi romanların ilk güzel örneğidir.
Romanın özeti:
Hemşire Gudule 16 yıl önce bir kız çocuğu dünya’ya getirir. Çingeneler bu çocuğu beşiğinden çalarlar ve yerine de bir başka bebek bırakırlar. Bıraktıkları bebek anlatılamayacak derecede çirkin ve de kambur bir bebek olan Kuasimodo’ dur.
Hemşire Gudule onu Nötre Dame Kilisesi’nin Kapısına bırakır. O günden sonra Kuasimodo’yu baş Rahip Frollo büyütür. Kuasimodo, Frollo’ya bir köpeğin sahibine sadık olduğu kadar sadıktır, insandan çok bir maymunu andıran uzun kolları; eğri, girintili çıkıntılı burnu, kambur bir sırtı vardır. Ayrıca gözlerinden biri iri bir yumrunun altında kaybolmuş gibidir. Kuasimodo bugün 20 yaşındadır.
1482 yılındaki “Aptallar Festivali” Fransa kralı II. Louis’in oğlunun düğün hazırlıklarıyla aynı zamana rastlar. Bu festivalde yılın en çirkin adamı seçilecektir. Kuasimodo en çirkin adam seçilir. Görevi kilise çanlarını çalmak olan Kuasimodo’ nun kulakları çanların gürültüsünden sağır olmuştur. Halk yılın çirkin adamını omuzlarında taşımaya başlar. Paris sokaklarında dolaşırlarken geçimini dans ederek, eğittiği keçisiyle oyunlar yaparak sağlayan Esmeralda ile karşılaşırlar. Herkes Esmeralda’nın ince, kıvrak vücuduna, güzel dansına hayran olur. Herkes büyülenmiş gibidir.
Çirkin olduğu kadar ince hassas, duygusal bir insan olan Kuasimodo bu kızı, Esmeralda’yı görünce ona aşık olur.
Esmeralda vaktiyle hemşire Gudule’den çalınan kızdır. Esmeralda geçmişi hakkında herhangi bir bilgiye sahip değildir. Geçmişiyle olan tek bağı, boynuna astığı bir bebek patiğidir. Onun yardımıyla annesini bir gün bulabileceğini umut etmektedir.
O güne kadar dünya arzularından uzak, tam bir dini hayat yaşamış olan rahip Frollo, genç ve güzel bir bakire olan Esmeralda’yı görünce onu arzulamaya başlar. Ona şehvet dolu gözlerle bakar.
Çirkin adam Kuasimodo, aşık olduğu güzel Esmeralda’yı kaçırmayı planlar. Rahip Frollo ona yardım edeceğini söyler. Aslında rahibin fikri başkadır. Çünkü Esmeralda’yı o da arzulamaktadır. Niyeti kızı bir odaya kapatmak ve boş vakitlerinde onunla vakit geçirmektir.
Paris’in karanlık sokaklarından birinde Kuasimoda ve rahip Frollo Esmeralda’yı kaçırmaya çalışır. O sırada muhafız bölüğü yüzbaşısı gelir ve kızı kurtarır. Kuasimodo ve Frollo kaçar. Frollo’yu tanıyamazlar ama Kuasimodo’yu tanırlar. Kuasimodo ceza olarak çarmıha gerilir, kırbaçlanır. Sırtı kan içindedir. Susuz kalır. Kendisini seyredenlerden yalvarırcasına su ister. Herkes güler ve onunla alay eder. Kuasimodo’ya suyu güzel Esmeralda verir. Kuasimodo göz yaşlarını tutamaz.
Rahip Frollo hala Esmeralda’yı arzulamaktadır, Esmeralda ise kendisini kurtaran yüzbaşıya aşıktır. Rahip Frollo yüzbaşıya sezdirmeden onu kullanır. Yüzbaşıyla Esmeralda’nın buluşmalarını sağlar. Bu sırada yüzbaşıya saldırır, onu bıçaklar. Rakibini öldürdüğünü sanan rahip oradan kaçar. Suç Esmeralda’ya kalır. Yüzbaşıyı öldürmeye kalkışmaktan idama mahkum edilir.
İdam edilmek üzere kilise önüne getirilen Esmeralda’yı Kuasimodo, balkondan sarkıttığı bir iple kaçırır ve kilisedeki bir odaya saklar. O yıllarda inanışa göre kiliseye saklanmış olan bir kişi azılı katil de olsa tevkif edilemez.
Rahip Frollo çingeneleri Esmeralda’yı kaçırmaları için kışkırtır. Çingenelerin Esmeralda’yı kurtarmak için geldiğini bilmeyen Kuasimodo tek başına onlarla çatışmaya girer. Bu kargaşayı fırsat bilen rahip Frollo arkadan dolaşıp Esmeralda’yı kaçırır. Onu idam edileceği Palace de Gröve’e götürür. Kıza, kendisine teslim olursa onu ölümden kurtaracağını söyler ama kız kabul etmez. Rahip kızı cezalandırmak için, yıllar önce çingeneler tarafından kızı kaçırılan hemşire Gudule’nin
hücresine atıp, çingenelere kini olan Gudule’nin onu dövmesini sağlar. Hemşire’yle Esmeralda boğuşurken Hemşire kızın boynunda asılı patiği görür. Onun kendi kızı olduğunu anlar. Sonra onu kurtarmaya çalışır. Ne var ki iş işten geçmiştir. Esmeralda idam edilir.
Kuasimodo öfkeyle rahip Frollo’yu tuttuğu gibi kilisenin balkonundan aşağı atar. Rahip ölür. O günden sonra Kuasimodo’yu gören olmaz.
Sonraki kral 8. Charles döneminde, suçluların cesetlerinin atıldığı mahzen açılır. Mahzende bir kadına sarılmış halde kambur bir erkek cesedi vardır. Belli ki Kuasimodo burada Esmeralda’nın ölü bedenine sarılmış ve ölümü beklemiştir.
Bunu beğenen ilk kişi ol.
İnsanların Diğer Beğendikleri
7
Beğeniler
2
Beğeniler
Tanınmış kişi
Sayfa Yöneticileri
-
Asya ŞenKurucu