Özet Kitap
tarafından - Mayıs 25, 2020
840 görüntüleme

Veronika Ölmek İstiyor – Paulo Coelho

 

Romanın başkahramanı olan Veronika, Slovenya’nın Ljubljana şehrinde elit bir ailenin çocuğu olarak hayatını sürdüren yirmi dört yaşında güzel bir kızdır. Paulo Coelho, aslında gençlik yıllarında ailesi tarafından akıl hastanesine yatırılması ve orada yaşadığı acı hatıraları Veronika ile canlandırmaya çalışmıştır. Kitapta dikkate değer psikolojik ve felsefi detaylar önem taşımaktadır. Konuşmalar sırasında insanın iç dünyasına ve dünya düzenine ait bazı çözümlemeler, aslında birçok insanın söylemeye cesaret edemeyeceği türden gerçekleri açıkça dile getirmektedir.

Hayatındaki her şeyin sıradanlaştığını, her günün birbirinin tekrarı gibi olduğunu, özellikle dünyada olup bitenlerin aklı başında bir insan olarak kendisini incittiğini düşünen bu genç kızın nazarında, yaşam anlamını yitirmiştir. Bundan sonra göreceği olası günler onun için hiç de çekici gelmediği için intihar etmeye karar vermiştir. İntihar ederken ailesini ve çevresini üzmemek için dört kutu uyku hapı içmeyi tercih etmiştir. Hapları içtikten sonra, ölümün kendisini yakalayacağı anı beklerken pişmanlık ve korku yaşadığı ile ilgili düşüncelere dalar ve mide bulantısı ile baygınlık geçirir.

Aslında gayet mutlu bir hayat süren, çevresindeki insanlar tarafından sevilen bir kişi olan Veronika, gözlerini Villete adı verilen bir akıl hastanesinde açar. Ölmediğini görünce önce üzülen, sonra neler olup bittiğini anlamaya başlayan Veronika, oradaki herkesin deli veya akıl hastası olduğunu görünce şaşkınlık yaşar. Böyle bir insan olmadığını kanıtlama çabası içine girer, kendisini tekrar öldürmek için haplar bulma veya çatıdan atlama planları yapar. Tam bu düşünceler içindeyken Dr. İgor, içtiği ilaçların kalbinde tedavisi mümkün olmayan bir hasara yol açtığını ve en fazla bir hafta içerisinde öleceğini söyler. Aslında ölmek isteyen Veronika, nedense buna üzülür ve çevresinde olup bitenleri kalan ömründe gözlemlemeye başlar.

Villete’de bazı kişilerle yaşadığı diyaloglar ona çekici gelir. Ağır felsefe ve psikolojik tahliller içeren bu sohbetlerle anlar ki, aslında deli sandığı insanlar hiç de öyle sıradan kişiler değildir ve gayet eğitimli, kültürlü insanlardır. Veronika’nın akıl hastanesinde samimiyet kurduğu üç kişi vardır. Bunlardan birincisi olan Zedka, Veronika’nın akıl hastanesindeki ilk günlerinde ona yardımcı olmuş, yatıştırıcı ilaçlar verilirken onu sakinleştirmiş ve o ortama alışmasını sağlamıştır. Ağır depresyon hastası olan Zedka, ona bazı konularda yardımcı olabileceğini söyleyerek hastanedeki “Kardeşlik Çemberi” adlı grupla tanışmasını tavsiye eder.

Bu grupla tanışmak isterken Veronika ciddi tepkiyle karşılaşır, deli diye dalga geçilmek onu hiç yapmayacağı bir şeyi yapmaya iter ve grubun lideri olan Mari adlı kadına bir tokat atar. O günden sonra içine kapanır, sürekli bahçede gezintiye çıkar. Veronika, bir hafta içinde ölecek olmanın korkusunu yaşamaya, bu genç yaşına sığdıramadığı birçok şeyin olduğuna inanmaya başlar. Bir gece tek başına salonda piyano çalarken, Eduard adında bir şizofreni hastası gencin onu dinlediğini fark eder. Eduard defalarca ona piyano çaldırır, bıkmadan onu hayranlıkla dinler. Bu yakışıklı ve gizemli gencin ilgisi Veronika’nın hoşuna gider.

Bu sırada ona sürekli hayat dersleri vermek isteyen Mari ile Veronika arasında büyük bir dostluk gelişir. Çok büyük bir hukuk şirketinde avukat olarak görev yapan ve sıradan sebeplerle panik ataklar yaşadığı için bir süre sonra akıl hastanesine yatırılan Mari ona hüzünlü hikâyesini anlatır. Artık iyileştiğini ve buradan kurtulmak istediğini söyler. Ayrıca Veronika’ya sürekli kalan günlerinde nasıl istiyorsa öyle yaşamasını, gerçek benliğini bulmasını, utanmadan kendi ekseninde bir mutluluğu yakalamasını tembihler. Bir gece yine Eduard’a piyano çalarken ona aşık olduğunu haykırır ve Veronika kendinden geçer. Eduard da artık Veronika’ya tutkuyla bağlanır.

Veronika birkaç gün içinde öleceğini düşünürken, intihar etme girişiminden dolayı kendini suçlar, kendinden nefret eder ve tıpkı çocukluğundaki gibi yaşama aşkı ile dolar. Bu sırada Zedka’nın tedavisi biter ve hastaneden taburcu edilir. Mari ise bir deli olmadığını, aksine hayatı her yönüyle tanıyan güçlü bir avukat olarak hayatına geri dönmesi gerektiğine doktoru inandırır ve hastaneden ayrılmak için rapor alır. Eduard kütüphanede bir araştırma yaparken hastaneden ayrılmak istediğini ifade edince hemen odasına götürülmek istenir. O sırada Veronika diye defalarca haykırır. Doktor Eduard’a elektroşok tedavisi verilmesini ister. Veronika buna izin vermek istemese de Eduard buna izin verir.

Bu tedavi boyunca Veronika, Eduard’ın başucunda bekler. Bu sırada kalp krizi geçirir, kusar. Buna rağmen çok sevdiği Eduard’ı yalnız bırakmaz. Mari, vedalaşmak üzere Veronika’nın yanına geldiğinde tüm olanları görür, bu tedaviden sonra geçici hafıza kaybı yaşandığı gibi bazı bilgiler verir ve son günlerini bir kişinin başucunda beklemeye adıyorsa ona gerçekten aşık olduğunu söyleyerek veda eder. Eduard uyanınca hiçbir şeyi unutmaz ve Veronika ile bahçede yürüyüşe çıkarlar. Akşam olana kadar hayaller kurarlar, Eduard hayat hikayesini Veronika ile paylaşır ve aslında birbirleri için yaratılmış bir çift olduğunu anlarlar.

Eduard, babası diplomat olduğu için varlıklı ve kültürlü bir hayat sürmekteyken, ailesi tarafından Amerikan Koleji’nde büyük başarılar beklenen bir gençtir. Bu beklentilerine rağmen Eduard’ın çevresindeki kişiler yüzünden uyuşturucu bağımlısı olduğunu ve bazı dini eğilimler içinde olduğunu ailesi fark eder. Onun orta düzeyde bile olsa bir akademik başarı elde etmesini beklerler ki babası gibi ileride bir diplomat olabilsin. Fakat o ısrarla büyük bir ressam olmak istediğini söyler. Ailesi ile bu yüzden sürekli tartışırlar ve sonunda ikna olmuş gibi yaparak pes eder. Altı ay içinde yaşadığı ağır depresyon yüzünden şizofren olur ve o sırada savaş patlak verir. Bu nedenle akıl hastanesine yatırılır ve tek hayali, “Cennet Görüntüleri” kağıda dökebilmektir.

Bu hikâye Veronika’yı heyecanlandırır ve birlikte hastaneden kaçma planları yaparlar. Dr. İgor buna izin vermeyeceği için güvenlik zafiyetinin olduğu bir duvardan karanlık olunca kolay bir şekilde atlar ve hastaneden kaçarlar. İlk iş olarak Ljubljana’da lüks bir restoranta giderek güzel bir yemek yerler. Oradan bir tepeye çıkar, hayaller kurarlar, gençliklerini anlatırlar. Bu sırada Veronika’nın son günü olduğunu bilirler ve yarın sabah öleceğine inanırlar.

Birbirlerine sarılmış vaziyette bu tepede uyuyakalırlar. Sabah polis onları uyandırdığında, Eduard arkadaşının öldüğünü düşünerek kahrolur fakat Veronika uyanır. Aslında onun ölmesi için hiçbir sebep yoktur ve oldukça sağlıklıdır. Bu tamamen doktorun tedavi sürecinde kullandığı bir kurgudur. Veronika ve Eduard, yeni yaşamlarının ilk gününe başlarlar.

 

Arka Kapak Bilgisi

“Paulo Coelho’nun ustalığı, herkese seslenebilmesinden kaynaklanıyor. Sevecen, ama etkili bir öğretmen. Kitapları tüm dünyada 100 milyon satmış olan Coelho’nun şaşırtıcı çekiciliğinin nedeni de bu olsa gerek.”

Veronika, her istediğine sahip görünen, renkli bir yaşam süren, yakışıklı erkeklerle gezip tozan genç bir kadın olmasına karşın, mutlu değildir. Yaşamında bir şeylerin eksikliğini hissetmektedir. Başarısız bir intihar girişiminin ardından, kendine geldiği zaman bir akıl hastanesindedir. Üstelik çok kısa bir ömrü kaldığını öğrenir. Zaten ölmek isteyen Veronika bu süreçte, başka dünyaların insanlarını tanırken kendisini de keşfetmeye başlar…

Paulo Coelho’nun ülkemize yakın bir coğrafyada, Bosna ve Slovenya’da geçen Veronika Ölmek İstiyor adlı romanı, var oluşumuzun her dakikasına yaşam ile ölüm arasında bir seçim olarak yaklaşıyor. Toplumun alışılmış kalıplarının dışına çıkan, farklı düşünceleri yüzünden ön yargıları göğüslemek zorunda kalan insanları anlatıyor.

 

“Paulo Coelho” – Hakkında Bilgi

Rio de Janeiro’da doğdu. Roman yazarlığına başlamadan önce, oyun yazarı, tiyatro yönetmeni ve sevilen bir şarkı yazarıydı. Coelho, gençliğinde bir hippiydi. 1986 yılında Hıristiyanların, Batı Avrupa’dan başlayıp İspanya’da Santiago de Compostela kentinde sona eren geleneksel bir hac yolculuğu yaptı; bu deneyimini 1987’de yayımladığı The Pilgrimage adlı kitabında anlattı. 1988 yılında yayımlanan ikinci kitabi Simyacı, Coelho’yu en çok okunan çağdaş yazarlardan biri yaptı. .Öteki kitapları; Brida, Valkürler ve son yazdığı Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum, Ağladım’dır. Simyacı 42 ülkede yayımlandı. 26 dile çevrildi.

Yayınlanan: Eğitim, Eğlence
Bunu beğenen ilk kişi ol.